ADIN GÖLGESİ: LAKAPLAR
İnsanlık, kendine ilk ne zaman bir ad verdi, bilinmez. Belki bir taşın üstünde, belki bir ağacın gölgesinde, belki de birinin seslenmesiyle başladı isim. Ama her ad, aynı zamanda bir yoksunluğu da içerir. Çünkü adı konan şey, artık kendisi olmaktan çok, adıyla anılan bir şeye dönüşür.
Ve bazen, ad yetmez.
Adın ardında kalan, görünmeyen, bastırılan, dalga geçilen, yüceltilen, korkulan başka bir benlik vardır. İşte orası lakabın alanıdır.
Lakap, resmi değil, halkın verdiği addır.
Toplumun gözlemi, hafızası, yargısı ya da şakasıdır.
Yani bazen bir yaradır, bazen bir madalyadır, bazen sadece bozulmuş bir kelimenin hatırasıdır.
Ama her durumda bir hikâyenin izidir.
Lakabın Arketipsel Kökü
Lakap, yalnızca bir isim değil; bir archedir.
Psikolojide “gölge” arketipi nasıl ki bireyin bastırdığı, toplumdan gizlediği yanlarını taşırsa; lakap da o gizli tarafı açık eder. Bir bakıma lakap, kişinin kolektif bilinçdışındaki arketipsel rolüne işaret eder:
Kahraman lakabı asla doğrudan verilmez, onun yerine “Jiletçi” denir.
Kaotik figür “Psikopat” olur.
Masum çocuk “Tonton” diye anılır.
Yıkıcı gölge ise “Karabela” diye fısıldanır.
Jung’un kolektif bilinçdışı kuramıyla bakıldığında, lakaplar toplumun bir bireyi nasıl konumlandırdığını da gösterir. Ve bu konumlandırma çoğu zaman, kişinin verdiği imajdan çok, toplumun görmek istediği tarafına dayanır.
Lakabın Pagan Hafızası
Pagan dönemlerde, insanlar isimlerini kazanarak alırdı. Yeni bir yetenek, bir başarısızlık, bir büyü, bir savaş, bir ayin… Hepsi yeni bir ismi hak etmek için yeterliydi. Yani isim doğal bir kimlik değil, yaşanarak kazanılan bir mühürdü.
Bu gelenek modern zamanda lakapla sürdü. Çünkü devletin verdiği ad sadece bir kimlik numarasıdır; ama halkın verdiği lakap, bir kimlik anlatısıdır.
Yerel Lakaplar Hafızası
Burası resmi kayıtların, nüfus cüzdanlarının, okul belgelerinin geçmediği bir alan. Burada insanlar soyadlarıyla değil, dil altı adlarıyla anılır. Mahalleli bilir; dışarıdan gelen sorsa, biri başını sallar:
“O mu? Hah, o Karabela…”
Lakap, bazen bir kahkahanın içinden doğar, bazen bir felaketin ardından. Kimisi çocukken takılır, büyüyünce çıkmaz. Kimisi bir gecede patlar, elli yıl unutulmaz. Bazıları ise neredeyse efsane olur; adeta yaşayan bir deyim gibi.
Şimdi sessizce, her biri kendi yankısıyla gelen o lakaplara bakalım.
Anlatmayacağız. Sadece fısıldayacağız. Her biri kendi anlamıyla kalsın diye.
Hanhan
İsminaz
Tonton
Sivi
Karabela
Jiletçi
Psikopat
İbi
Bolko
Redkit
Müzelik
Memo
Şuko
Hople
Fakir
Camgöz
Kütük
Mıstık
Takoz
Mırlık
Çapanoğlu
Şaban
Kalafat
Taktak
Sarı
İsot
Midilli
Köse
Pepelek
Şavmuraday
Çavuş
Horoz
Poker
Simon
Pala
Baba
Bozavreli
Minik Kuş
Mazlum
Yorum gönder