Ağ Uygarlığı
Deneme Sürüşü
Tekno-feodalizm ya da tekno-kapitalizmmiş. Düşünmeye alışık oldukları kavramları bugüne taşımadan, yeniye yedirmeden düşünemiyorlar ki bu anlaşılır bir şey. Biri de çıkıp tekno-sosyalizm diyebilir. Bir Çinlinin videosuna dünyanın her yerinden insanlar gülüyor, üzülüyor ya da alkış tutup eğleniyor. İnsanlar hiç olmadığı kadar birbirine bağlı. Hiç bilmedikleri yerlerdeki tanımadıkları insanlarla birlikte üzülüyor ya da seviniyorlar. Devletlerin pasaportları, sınırları, dış mihrak söylemleri ilk kez bu kadar anlamsız ve işlevsiz.
Schopenhauer’dan bugün haberdar olan insanların kaçı bunu ağ uygarlığına borçlu? Müzikte, sinemada, edebiyatta, siyasette, teolojide, tarihte hiç olmadığı kadar çok şeyin paylaşılıp konuşulduğu bu zamanı ağ uygarlığına borçluyuz. Despot, tek adamcı, baskıcı sikik rejimler tiranlıkları sallandığında ilk olarak ağ uygarlığını hedef alıyor ve ağı kapatmak istiyor. Neden?
Bu ağı kölelikle özdeşleştirmek bana doğru gelmiyor. Dünya değişir, insan değişir, kavramlar eskir. Dijital dünyayı sadece kötülük ya da kölelik olarak görmek eksiktir. İnsan burada eğleniyor, öğreniyor, bağ kuruyor. Her şeye bu kadar şüpheyle bakmak, her şeyin altında mutlaka bir kötülük aramak da artık bir hastalık.
İnsan doğası gereği bağımlı bir varlıktır. Yağmura, toprağa, suya, ekmeğe, diğerine bağımlıdır. Sigara gibi saçma bir şeye bağımlı olabiliyor insan. Bunlar bizi köle yapmaz. Aynı şekilde bugün internete, iletişime, birbirimize bağımlıyız diye bu çağ kölelik çağı olmaz. İnsan hem özgürdür hem bağlıdır. Toprağı olmadan yaşayamaz ama toprağın kölesi değildir. Dijital dünya da böyle: İçindeyiz, onsuz eksik hissediyoruz ama bu bizi otomatik olarak köle yapmaz.
Tüm bu olup biten ve bitmeyen her şeyin tekno-feodalizm olduğunu düşünenler varsa telefonunu, tabletini, bulutunu bırakıp atını gün batımına doğru sürebilir.

Yorum gönder