Şimdi yükleniyor

Aklı Örtmek, Varoluştan Kaçmaktır

Alkol tartışmasına küçük bir katkı.

Alkol üzerine yapılan tartışmalar çoğu zaman fayda ve zarar ekseninde sıkışıp kalıyor. Kimi, içkinin insana neşe, cesaret ya da samimiyet kattığını söyler; kimi de kökten karşı çıkarak onun her türlüsünü kötüler. Oysa mesele sadece alkol değildir. Alkolün kötülüğü, onun aklı örtmesinden gelir. Çünkü akıl, insanın kendisiyle ve başkalarıyla bağını kuran, ölçüyü ve dengeyi sağlayan en değerli hazinesidir.

İnsan kendi aklıyla baş başa kaldığında, en çıplak haliyle kendisiyle yüzleşir. Kaygı, suçluluk, ölüm, hiçlik—bunların her biri aklın aynasında beliren hakikatlerdir. Belki de bu yüzden insan aklını örtmek ister; kimi zaman alkolle, kimi zaman öfke veya ihtirasla. Örtülen şey yalnızca akıl değil, aynı zamanda varoluşun dayanılmaz ağırlığıdır.

Ama örtmek, unutturmak değildir. İçkiyle dağılan bilinç, ertesi gün yine aynı hakikati bulur karşısında. Öfkenin dumanı dağıldığında insan yine kendi boşluğunu görür. Hırsın ateşi sönünce, aslında kendinden kaçışın beyhude olduğunu anlar. Aklı örten şeyler, bize sadece kısa süreli bir sığınak sunar; oysa sığınak, hakikatten kaçışın bir başka adıdır.

Varoluşçu düşünce bize şunu söyler: İnsan ancak aklının çıplaklığına katlandığında gerçekten özgürdür. Aklın üstünü örten her şey, bizi teselli eder ama aynı zamanda bizi köleleştirir. Özgürlük, örtüsüz aklımızla, bütün yaralarımız ve çıplaklığımızla kendimiz olmayı göze almaktır.