Şimdi yükleniyor

AT KANATLANINCA: SINIRDAN DOĞAN KAHRAMANLAR

Ben Yetmiyorum, Bir Şey Olmalı…

(İnsanın sınıra çarpması ve fantezinin doğuşu üzerine bir içsel çözümleme)

Dağın dibinde duruyorsun.
Yol bitmiş.
At nefes nefese. Sen çaresiz.
Önünde yükselen kayalık duvar, sadece taş değil artık: O, kendi gücünün sınırı.
Tırmanamazsın. Kazamazsın. Kıramazsın.

İşte tam burada, tam bu anda, bir şey doğar.
Bir düşünce değil bu. Bir umut da değil. Daha çok, bir ihtiyaç.
Atının kanatlanmasını istiyorsun.
Ve o kanatları öyle gerçek istiyorsun ki, sonunda Pegasus doğuyor.

İnsan böyle bir varlık:
Sınıra çarptığında, hayal kurar.
Hayal kurduğunda, yaratır.
Yarattığında, kendini yeniden kurar.

“Tanrılar, insanların tahayyül ettiği en yüksek arzuların vücut bulmuş halidir.”
Joseph Campbell

Pegasus, bizim için hiçbir zaman sadece bir uçan at olmadı.
O, doğaya hükmedemeyen insanın, doğayı aşma arzusunun somutlaşmış hâli.
Ve o arzu, zamanla sadece atlara kanat takmakla yetinmedi.
İnsan da kendine kanat istedi.
İkarus’un balmumu kanatlarıyla uçmaya çalıştı.
Düştü. Yandı. Ama vazgeçmedi.
Bugün Iron Man’in zırhında hâlâ aynı arzunun izi var:
“Yetmiyorum. Ama yetmek istiyorum.”

“Sınırlar hayal gücünü doğurur. Yeterince çaresiz kalırsan, tanrı olmayı istersin.”
— Rubikon


Adaletin Eksik Olduğu Yerde Kahraman Doğar

(Toplumlar neden kahraman yaratır?)

Bir toplum, ne zaman kahramana ihtiyaç duyar?
Adalet işlerken, güven yerindeyken, kurumlar şeffafken değil.
Kahraman, hep bir şeylerin eksik kaldığı yerde belirir.

Adaletin geciktiği yerde, Batman çıkar.
İyiler öldüğünde, Punisher gelir.
Kör adaletin gözünü bağlayanlar çoğaldığında, Daredevil o gözle gören olur.
Kahraman, sistemin yapamadığını yapan kişidir.
Toplumun bilinçdışında bir açık oluşur ve orayı bir figür kapatır.

Superman, 1938’de ortaya çıktı. Yani Büyük Buhran sonrası.
İnsanlar aç, işsiz, umutsuz.
Kurtarıcı yok. Sistem çürümüş.
O sırada, gökten bir adam iner.
Sıradan insanların yardımına koşar.
Üstelik Amerikalı bile değildir. Krypton’ludur.
Ama “Amerikan Rüyası”nı gerçekleştiren ilk figür odur.

“Kahramanlar, toplumların kolektif rüyalarıdır.”
Umberto Eco

Batman, Gotham’dadır çünkü Gotham çürümüştür.
Bir şehir ne kadar bozulursa, kahramanı o kadar karanlık olur.
Superman ışıkla, Batman gölgeyle savaşır.
Çünkü biri umut vaktinde, diğeri umutsuzlukta doğmuştur.

“Modern mitoloji artık tapınakta değil, sinema salonundadır.”
Neil Gaiman


Mitolojiden Marvel’a: Arketiplerin Kostüm Değiştirmesi

(Kahraman figürlerinin binlerce yıl boyunca değişen yüzleri, değişmeyen özleri)

İnsanlar binlerce yıldır aynı hikâyeyi anlatıyor:
Bir dert var.
O derde bir çare.
Ve o çare, bir kahraman suretinde gelir.

Bu hikâye, Yunan mitolojisinde Herkül’dür.
İncil’de Davut.
İslam’da Hz. Ali.
Orta Asya’da Alp Er Tunga.
Modern çağda Batman, Hulk, Spider-Man…

Değişen sadece görünüş.
Öz aynı kalıyor.

“Mitolojik imgeler, insan ruhunun evrensel parmak izleridir.”
Carl Gustav Jung

Carl Jung’a göre mitolojiler, masallar, çizgi romanlar aslında hep aynı figürleri tekrarlar.
O figürlere arketip deriz.

  • Bilge (Gandalf, Yoda, Dumbledore)
  • Kahraman (Herkül, Batman, Thor)
  • Gölge (Joker, Darth Vader)
  • Anne (Demeter, Mary, Aunt May)
  • Hain (Loki, Brütüs)

Bu figürler toplumdan topluma, kültürden kültüre farklı adlar alır.
Ama fonksiyonları değişmez.
Çünkü onlar, bizim bilinçdışımızın şekilleridir.

Çocukken Thor’un çekici ya da Wolverine’in pençesi ilgimizi çeker.
Ama aslında o figürler, içimizdeki duygulara dokunur:
Adalet isteği, bastırılmış öfke, çaresizlik, aidiyet, erdem…

Bugün Iron Man izlerken, aslında İkarus’un hikâyesine dokunuyoruz.
Wonder Woman, eski bir Amazon mitinin modern kıyafeti.
Spider-Man, “sorumluluk bilinciyle güç arasında sıkışan ergen tanrı.”

“Marvel karakterleri, Homeros’un tanrılarıyla aynı sahnede oynarlar. Sadece dekor değişmiştir.”
— Rubikon


Joker: Gölge Arketip ve Kaosun Çocuğu

Arketiplerin içinde en tedirgin edici olanı Gölgedir.
Ve bu çağın gölgesi, kuşkusuz Joker’dir.

O bir kahraman değildir ama kahramanı tanımlar.
Batman, Joker varsa Batman olur.
Çünkü kahramanlığın sınırını, kötülüğün derinliği çizer.

Joker’in “bir planı yoktur.”
Çünkü modern kötülük artık şeytani değil, absürttür.

Joker, bizim bastırdığımız anlamsızlık korkusunun vücut bulmuş hâlidir.
Sisteme entegre olamayan bireyin çığlığı.
O, sadece gülmez;
toplumun ciddiyetine, düzen takıntısına, düzenbazlığına güler.

“Gölgeyle yüzleşmeyen bir toplum, sonunda o gölge tarafından yönetilir.”
Carl Gustav Jung


Sonuç: Kahraman, Kostümlü Bir Anlam Arayışıdır

Her kahramanın bir kostümü var.
Ama asıl belirleyici olan kostüm değil, yaradır.

Bruce Wayne’in yarası çocukluğudur.
Peter Parker’ınki amcasının ölümü.
Wanda Maximoff’unki kardeşinin kaybı.
Hepsi bir yara taşıyor.
Ve o yara, kahramanı sıradan insandan ayıran şey.

Kahraman, acı çekmiş olandır.
Ama acısını kendisine değil, başkalarına çare olmak için kullanan.

“Tanrı gibi davranan değil, insan gibi acı çeken kahraman olur.”
İbrahim Dikmen önerisiyle

Kimi zaman uçar, kimi zaman pençe çıkarır, kimi zaman maske takar…
Ama hep aynı şeyi ister:

“Gör beni.
Anla beni.
Ve bana, bu karmaşada bir yol göster.”