BABA OLMAK
“Sevgi bir sorumluluktur, bir çabadır, bir karardır. Bir arzu değil, bir duygunun içinden gelip geçmesi değil. Birinin yaşamı için, onun incinmemesi için kendi yaşamını gözetmeye başlamak… İşte sevgi bu.”
— Erich Fromm, “Sevme Sanatı”
Bugün kendimle babalık duygusu üzerine konuşmak istiyorum. Bugünkü son konumuz bu olsun.
Baba olduktan sonra, babalık duygumu karşıma alıp konuştum. Defalarca konuştum. Babalığın, diğer insanlarla kurduğum ilişkide, eşyayla kurduğum ilişkide, bu dünyayla ve hatta Tanrı’yla kurduğum ilişkide nelere sebep olduğunu, beni nasıl dönüştürdüğünü anlatmak istiyorum.
Babalık beni daha ürkek yaptı.
Korkak değil ama… daha ürkek.
Bu, bilinçli bir sorumlulukla gelen bir tetikte olma hâli.
Baba olmak, bir siper gibi yaşamak.
Kendi hayatını öylece sürdüremez hale geliyorsun.
Diğer insanlarla kurduğum ilişkide, bu dünyayla kurduğum ilişkide, hatta Tanrı’yla kurduğum ilişkide bu duygunun izlerini taşıyorum.
Mesela Tanrı’ya öfkelendiğimi hatırlıyorum.
Genetik hastalıklar için…
Çocukların, insanın bu kadar savunmasız, bu kadar kırılgan yaratılmış olması için.
Doğuştan gelen hastalıklar…
Kemik eğrilikleri, geniz eti, çarpık diş, ateş…
Tanrı’yla kavga ettiğim zamanları hatırlıyorum.
Tanrı buna inanmayabilir belki ama bu bir şefkat krizi.
Ürkek oldum çünkü eve gitmem gerektiğini biliyorum.
Başıma bir şey gelirse çocuklarım yalnız kalacak.
Bu dünyaya onları yeterince hazırlamadan ölürsem, başlarına gelecekleri az çok tahmin edebiliyorum.
Eşyayla kurduğum ilişki bile değişti.
Artık eşyaları biraz daha seviyorum, çünkü çocuklarımın onlara ihtiyacı var.
Parayı biraz daha seviyorum, çünkü çocuklarımın ona ihtiyacı var.
Huzuru, barışı, demokrasiyi ve cumhuriyeti daha çok önemsiyorum.
Çünkü çocuklarım, onlar varken daha güvende, daha huzurlu olacaklar.
Bunu biliyorum.
Artık her şeyi çocuklarım üzerinden okuyorum.
Diğer babaların bu duyguyla nasıl başa çıktığını bilmiyorum.
Ama oturup konuştuklarını umuyorum.
Umarım oturup duygularıyla konuşuyorlardır.
İnsan, duygularıyla konuşur.
Aşık olduğunda aşk duygusuyla, korktuğunda korkuyla,
Baba olduğunda da babalık duygusuyla konuşur.
Konuşmalıdır.
Bu, insana çok yol aldırır.
Evet, çocuklarımı çok seviyorum.
Ve şimdi daha iyi anlıyorum, biliyor musunuz?
O ilkel zamanlarda…
Hatta bugün bile…
Bir çocuğun kimden olduğu neden bu kadar önemli?
Kur’an neden iddet süresinden bahseder?
Bir kadının bugün, yarın, ertesi gün kiminle birlikte olduğu neden bu kadar dikkate alınır?
Çünkü bir çocuğu, bir insan yavrusunu bu dünyaya hazırlamak çok maliyetli, çok külfetli, çok meşakkatli bir iştir.
Ve hiç kimse bu yatırımı boşa geçsin istemez.
Hiç kimse kendisine ait olmayana böyle bir yatırım yapmak istemez. Bu biyolojik bir kıskançlık değil sadece. Bu, varoluşsal bir hesap.
Şimdi daha iyi anlıyorum.
Evet, böyle.
Yorum gönder