Şimdi yükleniyor

Bir Lokma Hakikat: Sindirim Üzerine Düşünceler

Bazı cümleler kulağa hoş gelir, ruhu okşar ama gerçeği temsil etmez. Geçenlerde bir doktorun şu sözlerini duydum:
“Sevdiğiniz insanlarla, mutlu bir ortamda yemek yerseniz, ne yerseniz yiyin, sindirirsiniz.”

Bu tür cümlelerin niyeti iyi olabilir; ne var ki hem bedenin karmaşıklığını, hem de insanın özgünlüğünü hafife alır. Sanki tek bir reçete herkese iyi gelecekmiş gibi. Oysa mesele, bu kadar basit değil. Olmamalı da.

Ben sindirimi sadece fiziksel bir süreç olarak görmüyorum. Evet, mide asidi, pankreas enzimleri, bağırsak florası… Bunlar olmadan olmaz. Ama insan sadece mideden ibaret değil. Tıpkı sadece ruhtan ibaret olmadığı gibi.

Sindirim konusu, tıbbın “psikofizyolojik etkileşim” dediği alana giriyor. Yani bedenle ruh arasında kurulan karşılıklı bir ilişki. Ne sadece mideden ibaretiz, ne sadece duygudan. Düşünce, ruh hali, stres seviyesi bedenimizi etkiliyor; aynı şekilde bedenimizin yaşadığı sorunlar da ruhumuzu.

Bana kalırsa, her şeyin bir frekansı var. Canlısı, cansızı… İnsan da dahil, her varlık hem bir alıcı hem de bir verici. Bazen bir koltukta huzur buluruz, bazen bir tablonun önünde dakikalarca dururuz. Bazen bir yiyeceği yemesek bile görüntüsü bize iyi gelir. Bu bir rastlantı değil. Belki de o eşyanın ya da görüntünün frekansıyla bizimkisi birbiriyle rezonansa girer.

Bu sadece ruhsal ya da estetik bir mesele değil; somut olarak bedenimizi de etkiler. Yediğimiz şeyin formu, kokusu, anısı, çağrışımı… hepsi sindirimimizi etkiler. Ama bu demek değildir ki, sevdiğimiz insanların yanındaysak taş yesek hazmederiz. Mide mukozası duygularla karar vermiyor. Duygular mideyi etkileyebilir ama bir yere kadar. Her şeyin başı: denge ve özgünlük.

Hazımsızlık çeken insanlara bakınca, çoğu zaman kendini hayata geç kalmış, aşağılanmış, değersiz hissetmiş kişiler olduklarını seziyorum. Ama bu da her zaman geçerli değil. Çok başarılı, çok sevilen, çok zeki insanlar da sindirim sorunları yaşıyor. Çünkü bu biricik bir hikâye. Her insanınki farklı.

İşte bu yüzden bu meselede sebep-sonuç karması devreye giriyor. Bazen psikolojik sorunlar mideyi bozar. Bazen midedeki bir sorun psikolojimizi etkiler. Hangisi sebep, hangisi sonuç? Cevap: her ikisi de olabilir. Tek yönlü düşünmek yanıltır; karşılıklı ilişkileri anlamak gerekir.

Bütün bunların içinde şuna da inanıyorum: Kendinle barışmak, bedenini dinlemek, duygularınla ve ihtiyaçlarınla dürüstçe yüzleşmek sindirimin de, ruhun da yolunu açıyor. Ama bu barışma, tıbba sırt dönmek değil; tersine bilimin sunduğu imkânları ruhun bilgeliğiyle birleştirmek.