Boşlukların Felsefesi
Bana göre (bana göre olan kimin umrundaysa artıl), felsefenin dönemi bitti. Uzun süre ezoterik kalan, teolojiyle iç içe yürüyen, mitoloji üreten bir alanın devri kapandı. İnsan görünmeyeni görmeye, erişilemeyene erişmeye başladıkça –laboratuvarlarla, mikroskoplarla, teleskoplarla ve bulaşıcı tarzda hızla çoğalan bilgiyle– felsefenin alanı daraldı. Bilginin üretim hızı arttıkça felsefe geri kaldı. Postmodernizm, yapıbozum ve o son dönem tüm hareketler bence felsefenin kendini yeniden ihya etme çabalarıydı; bir tür çırpınıştı.
İşin ironisi şu: “Felsefe bitti” derken yaptığımız şey yine felsefenin kendisi. Hamdi Hoca¹ da birkaç bin kelime harcayıp felsefenin neden bittiğini anlatmış; bu da bir düşünme biçimi, yani yine felsefe. O yüzden asıl soruyu sormadan hükme varamayız: “Felsefe” derken tam olarak neyden konuşuyoruz?
Belki de felsefenin enstrümanları değişti. Kavramları, alanı, yöntemi değişti. Metafizikten çıkıp deneyimlenebilir, test edilebilir sahalara –sosyal bilimlere, psikolojiye, sosyolojiye, istatistiğe, sinirbilime– kaydı. Oraya sıkışmadı elbette ama artık daha somut, daha veriye yaslanan biçimlerde konuşuyor. Bana öyle geliyor ki, her anlam üretme çabası, her anlama çabası, bir çırağın elleri gibi merakla kurcalama hali yine felsefenin kendisi. Bu yüzden “öldü” dediğimiz şey belki de sadece bir dönüşüm.
Bazı kavramlar, bazı cümleler, bazı mısralar mıh gibi çakılır zihnime. Ne düşünürsem, neyle dertlenirsem dertleneyim, döner dolaşır o mıha gelirim. Gönlü güzel, apatesit bir adam olmaya çalışırken mesela, yolda “boşlukların tanrısı”na rastlamıştım. “Boşlukların tanrısı” sadece bir kavram değil; yoldaşlık edebilen, insanı taşıyan bir şey. Şimdi benzer bir yerden, felsefenin bittiği tartışmasında “boşlukların felsefesi” diye bir kavram üretilebilir gibi geliyor. O da yol boyunca iyi bir dost olur. Dostane bir tavsiye sadece.
Dipnot
- Hamdi Hoca’nın ilgili yazısı: https://www.facebook.com/share/p/1ABEEu15Kh/

Yorum gönder