Kürtler, Kültür ve Devrim
Kürtlerin Sorunlarını Üç Başlıkta Değerlendirmek
- Kültürel ve Siyasal Devrim Eksikliği
Kürtler, tarih boyunca kendi özgün devrimlerini gerçekleştirememiş bir toplumdur. Fransız Devrimi, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi, Kemalist Cumhuriyet devrimi, Bolşevik Devrimi veya Alman Aydınlanması gibi örneklerde görüldüğü gibi, büyük toplumsal ve kültürel dönüşümler, toplumların hem kendi kaderlerini belirlemelerini hem de dünya ile entegrasyonlarını sağlar. Kürtler ise içinde yaşadıkları zaman ve mekânda kendi kültürel ve siyasal devrimlerini üretememiş, eğitim düzeyi düşük, modernleşme ve nitelikli üretim kapasitesi sınırlı kalmış, böylece hem kendi toplumsal kalkınmalarını hem de küresel ölçekte söz sahibi olma imkânlarını sınırlamışlardır.
Bununla birlikte, Türkiye’nin muhtelif coğrafyalarına dağılmış Kürt nüfusu ile diğer topluluklar arasındaki çarpık ve plansız ilişki de bu eksikliğin önemli bir boyutunu oluşturur. Örneğin, büyük şehirlerde veya köylerde, 30 yaşına gelmeden 7-8 çocuk dünyaya getiren Kürt aileler çocuklarını, 1-2 çocuklu diğer ailelerle birlikte büyütüyor; genellikle sosyal ve kültürel konforları düşünülmeden dünyaya getirilen bu çocuklar kültür ve asayiş sorunu oluyor. 45 yaşında bir ebeveyn olarak gözlemlediğim üzere, Kürt komşuların 28–30 yaşlarındaki yetişkinleri altı veya yedi çocuk sahibi olup, çocukların büyümesi, eğitimi ve sosyal gelişimi büyük ölçüde komşular, belediye ve yerel idare ile birlikte yürütülüyor. Bu plansızlık, sosyolojik olarak bölgelerdeki sokak, park ve asayiş sorunlarına; ayrıca gayrimenkul fiyatlarının düşük olmasına doğrudan yansıyor. Kırıcı olmak istemem, ama İstanbul’da emlak fiyatları ve yaşam konforuyla itikadi ve ırsi bağı analiz edebilirsiniz. Dolayısıyla, yerleşim alanlarındaki çarpıklık ve düzensizlik, Kürtlerin kültürel ve toplumsal gelişimini sınırlayan bir faktör olarak görülebilir.
Bu küçük ölçekli örnek, büyük ölçeğe de uygulanabilir. Küçük kasabalarda gözlenen sosyal, kültürel ve asayiş sorunları, 30–35 milyonluk bir Kürt devleti kurulduğunda bölgede ve hatta dünyanın geri kalanında hangi sonuçlara yol açabileceğine dair bir ön gösterge niteliği taşır. Bu nedenle, söz konusu küçük ölçekli gözlemler, büyük ölçekli sosyolojik ve politik senaryoları analiz etmek ve potansiyel sonuçları düşünmek için bir temel teşkil eder; kapalı kapılar ardında tartışılan endişeler de büyük ölçüde bu somut gözlemlerden kaynaklanmaktadır.
- Din ve Kimlik İlişkisi
Kürtler, tarih boyunca İslam ile farklı biçimlerde ilişki kurmuş, ancak bu ilişki kendi özgün kimlikleri ve değerleri üzerinden şekillenmemiştir. Türk İslam’ı, Turancılığı ve milliyetçiliği desteklemiş, Pers İslam’ı da Pers milliyetçiliği ile paralel bir rol oynamıştır. Kürtler ise İslam’ı millileştirememiş ve kendi özgün İslami anlayışlarını geliştirememiştir. İslam ile kurdukları ilişki, kimliklerini terk etmelerine yol açmış; ancak yerine saf bir dini değer sistemi koyamamışlardır. Örneğin Kürtler, ibadetlerini, hutbelerini ve dini uygulamalarını kendi dillerinde ve kendi kültürleriyle sürdürmemekte, bu durumu çoğu zaman sorgulamamaktadır.
Dört tarafı İslam ülkeleriyle çevrili bir coğrafyada, kendi bağımsızlıklarını elde etme potansiyeline sahip olmalarına rağmen, tekfir edilme korkusu ve tarih boyunca karşılaştıkları şiddet nedeniyle bunu gerçekleştirememişlerdir. Dünyadaki diğer Müslüman toplulukların aksine, Kürtlerin devlet kurma ve kendi kimliklerini özgürce sürdürme çabaları, tarih boyunca şiddetle engellenmiştir. Bu bağlamda, Kürtlerin İslam ve kimlik ilişkilerini gözden geçirmeleri, toplumsal ve kültürel gelişimleri açısından kritik bir gerekliliktir.
- Uluslararası Tanınma ve Devlet Kurma Sorunu
Kürtler, sayıları milyonlarla ifade edilse de uluslararası alanda kendi devleti ve egemen bir siyasi yapıya sahip değildir. Nüfusu on veya yirmi kat daha az olan bazı halkların devletleri bulunurken, Kürtler bu hakkı elde edememiştir. Bu durum sadece Türkiye ile ilgili bir mesele değildir; küresel güçler ve uluslararası kuruluşlar, Kürtlerin bağımsız bir devlet kurma hakkını çoğu zaman tanımamaktadır. Dolayısıyla, Kürtlerin siyasal olarak güçlenmeleri ve diplomatik olarak söz sahibi olmaları engellenmektedir.
Yorum gönder