Modern Psikiyatriye Bir Çentik: Kim Modern, Kim Hasta?
Herkesin diline aynı kelimeler yapışıyor. Piyasaya birileri “modern insanın anksiyetesi” diyor, öteki “modern insanın yalnızlığı” diyor, derken bu sözler kulaktan kulağa yayılıp ortak bir masal haline geliyor. Sanki hepimiz aynı anda, aynı düzlemde, aynı şekilde “modern” yaşıyormuşuz gibi… Oysa gerçek öyle değil. Modern insan kim? Marketteki kasiyer mi, ofisindeki beyaz yakalı mı, şehirlerarası otobüse binen yolcu mu, köyünde sabah erken kalkan çiftçi mi? Ya da evinde sırt üstü yatıp beyaz tavana bakan biri mi?
Hepimiz birden modern insan olamayız, çünkü hepimiz aynı zamanda yaşamıyoruz. Bugün aramızda, 50 yıl öncesinin dünyasında yaşayan insanlar var; 300 yıl öncesinin töreleriyle yaşayanlar var; hatta 1500 sene öncesinin inanç kodlarıyla kendini tanımlayanlar var. Bu insanların da anksiyetesi var, şizofrenisi var, obsesyonu var. Peki bu hastalıkları neden “modern” diye etiketliyoruz? Hastalığın kendisi modernleşmiyor ki. Bir zihinsel bozukluk sadece çağdaş olduğu için ortaya çıkmaz. İnsan fizyolojisi, insan ruhu, insanın zaafları hep vardı — sadece isimleri değişti.
Elbette modern hayatın, modern şehirlerin, modern iletişim ağlarının getirdiği ayrı bir baskı var. Özellikle modern mekanların içinde, kendini bir türlü toparlayamayan, kimliğini cem edemeyen insanlar var. Kalbi bir yerde, aklı başka yerde, arzuları başka bir yöne savrulmuş, inançları darmadağın… Bu dağınıklık, kişilik bütünlüğünü bozan bir tazyik yaratıyor. İşte bu insanlara modern zamanların hastası demek belki daha isabetli olabilir. Çünkü kendisi modern olmamış ama modernliğin basıncına, hızına, çelişkilerine maruz kalmış.
Buna rağmen, her türlü psikolojik rahatsızlığı “modern insanın hastalığı” ilan etmek, modernlikle hasta olmayı eşitlemek hatalıdır. Bu yaklaşım, hem modernliğin içindeki çeşitliliği görmezden geliyor, hem de hastalığın insanlık tarihindeki sürekli varlığını unutturuyor. Bu kolaycı etiketleme yüzünden, kendini modern sandığı için rahatlayan ama aslında sadece rahatsız olan insanlar çoğalıyor. Modernliğin tadını çıkardığını zannedip, aslında kimliğini bile kuramamış insanlar…
Belki en doğrusu, modernleşmeye maruz kalan insan diyerek tanımlamak olurdu. Kendi elleriyle kurmadığı, biçimlendirmediği, denetleyemediği modern yapıların içinde ezilip kalan insanlar… İşte onların çelişkileri, kimlik parçalanmaları, evet, modern zamanların gerçek hastalıklarıdır. Ama geri kalan milyonlarca insanın depresyonunu, panik ataklarını, vesveselerini modernliğe fatura etmek, ucuz bir teselliden başka bir şey değildir.
Yani demem o ki; kandırmasınlar sizi, modern falan değilsiniz, sadece hastasınız.
Yorum gönder