Şimdi yükleniyor

Tanrıça ile Kadın Arasında Kapanmayan Uçurum

Kadim çağların tanrıça heykellerine bakıp, bugünün tek tanrılı dinlerindeki kadın tasvirini karşılaştıran nice yorum var. Bir avuç kadın tanrıçanın yüceltilmesinden hareketle, sanki bütün kadınların da “tanrıça muamelesi” gördüğü sanılıyor. Oysa insanlık tarihine biraz daha dikkatli bakınca, bu büyülü heykellerle gerçek kadınların kaderi arasındaki devasa uçurum hemen ortaya çıkar. İşte bu yazı, o yanılgıyı kırmak için yazıldı: Tanrıçaların yüksek kaideleriyle, kadınların alçak hayatları arasındaki çelişkiyi hatırlatmak için.

Kadim dünyada dişi tanrıçalar çok büyüktü. Kybele, İştar, Artemis… Onların heykelleri devasa tapınaklarda yükseldi, dualar onlara sunuldu, adaklar onların adına adandı. İnsanlık bereketi, doğumu, toprağı, yaşamı hep kadın imgeleriyle kutsadı.

Ama bu kutsamanın, gerçek kadına yansımadığı ortadadır. Örneğin Sümer’de bile kadın, miras paylaşımında çoğu zaman erkek kardeşinin gerisine düşerdi. Asur yasalarında kadın iffetini koruyamazsa ölümle cezalandırılır, erkeğin benzer bir durumda affedilebilmesi mümkündü. Hammurabi Kanunları’nda kadınlar çoğu davada erkeğin tanıklığıyla sınırlandırılmıştı. Hititlerde kadının boşanma hakkı son derece kısıtlıydı, evlilik bir mülkiyet düzeniydi.

Yunan’da Athena’ya tapılırdı ama Atina’da kadınların oy hakkı yoktu; yurttaş bile sayılmazlardı. Roma’da kadın, babasının ya da kocasının velayeti altındaydı, neredeyse bir çocuk gibi kabul edilirdi.

Toplumlar doğurganlığı kutsal sayarken, doğuran kadını kısıtladı. Tanrıçaya altın bağışlarken, karısını mülk saydı.

Bugün bile bu çelişki sürüyor. “Kadın baş tacıdır” denir, ama kadının başı sık sık ezilir. Anneliğe methiyeler düzülür, ama annenin sesi kısılır. Pagan dünyasında bir kadın tanrıça imgesi ne kadar büyükse, gerçek kadının hayatı da o kadar küçük bırakılmıştır.

Belki de insan, yücelttiği sembolleri yaşatmaktan korkuyor. Tanrıçaya dua etmek kolaydır; ama ete kemiğe bürünmüş bir kadına eşit davranmak zordur. Binlerce yıldır değişmeyen, kapanmayan bu uçurum, bugün hâlâ önümüzde duruyor.