TİMUR BÜYÜKSE, KİMSE KÖTÜ DEĞİLDİR
Tarihin büyük dediği isimlere dikkatle bakın; çoğu zaman yakından baktığınızda, büyüklüğün ardında yalnızca korku, kan ve yıkım göreceksiniz.
Birlikte bakalım…
Timur’un tarihî şahsiyetini değerlendirirken sıklıkla görmezden gelinen ya da romantize edilen karanlık yönlerini özetleyeceğiz. Benim de gezip gördüğüm Semerkand ve Taşkent gibi şehirler, onun görkemli ama aynı zamanda kanla yoğrulmuş mirasını taşıyor. Şunu söylemek gerekir: Timur, tarihin “büyük” dediği isimlerden biri ama bu büyüklük, erdemli ya da ahlaki bir büyüklük değil — etki gücünün büyüklüğüdür.
Hatırlayalım:
- Delhi (Hindistan Seferi – 1398)
Timur, Delhi’yi 1398 yılında yağmaladı.
Şehirdeki Müslüman-Hindu ayrımı gözetmeksizin yaklaşık 100.000 ila 200.000 sivilin öldürüldüğü tahmin ediliyor.
Delhi birkaç yıl boyunca tam anlamıyla bir harabe haline geldi.
- İsfahan (İran – 1387)
Timur’un en kanlı katliamlarından biridir.
İsfahan halkı, işgalden kısa süre sonra isyan edince Timur ısrarlı bir katliam emri verdi.
Kroniklerde Timur’un askerlerinin yaklaşık 70.000 ila 100.000 kişiyi öldürdüğü, ölülerin kafalarından 28 kule yapıldığı anlatılır.
- Herat (Afganistan – 1381 ve sonrası)
Timur, Herat’ı iki kez yağmaladı.
İlkinde şehri haraca bağladı. İkinci isyanda ise cezalandırma için binlerce insanı katletti.
Net sayı bilinmemekle birlikte, Herat nüfusunun büyük kısmı ya öldürüldü ya da esir alındı.
- Bağdat (Irak – 1401)
Halifeliğin merkezi olan bu şehir Timur tarafından ikinci kez yıkıma uğradı (ilki Moğollar tarafından 1258’de).
Timur, her askere 90 kafir öldürme görevi vererek katliam başlattı.
Yaklaşık 20.000 ila 90.000 kişi arasında kayıp tahmin ediliyor.
Camiler, medreseler, kütüphaneler de yok edildi.
- Aleppo ve Şam (Suriye – 1400-1401)
Aleppo’da ve Şam’da Timur, Memlüklerle yaptığı savaş sonrası şehirleri ele geçirdi.
Şam’da, özellikle Hristiyanlar ve Yahudiler korunmuş gibi görünse de Müslüman halka yönelik katliam yapıldı.
Yine net sayı bilinmemekle birlikte, binlerce kişi kılıçtan geçirildi.
- Gürcistan Seferleri (1386 ve sonrası, toplam 7 sefer)
Şarap üretimi ve Hristiyanlık bahanesiyle Timur Tiflis’i defalarca yağmaladı.
Bağlar, kiliseler, şehirler yakıldı.
Gürcü tarihçilerine göre büyük bir nüfus kaybı yaşandı. Bazı dönemlerde on binlerce kişi öldürüldü.
- Anadolu Seferi ve Ankara Savaşı (1402)
Osmanlı topraklarına girdiğinde Sivas’ta 3 gün süren bir katliam yaptı.
Sivas Kalesi’nde teslim olan askerlerin çoğu canlı gömüldü.
Amasya, Tokat ve Ankara da yağmalandı.
Yüzlerce köy, binlerce sivil zarar gördü.
Toplam Ölü Tahmini (Genel)
Timur’un seferleri sonucunda ölenlerin toplam sayısı üzerine farklı tahminler var:
Ciddi tarihçiler 1 milyon ila 17 milyon arası kayıptan bahseder.
Ölümcül savaşlar, kıtlık, salgınlar, zorla yer değiştirme gibi dolaylı etkiler de bu sayıya dahildir.
Bu veriler, Timur’un tarihte nasıl bir iz bıraktığını anlamak açısından çok önemli. Onun “büyüklüğü”, daha çok korku imparatorluğu kurarak, medeniyetlerin üzerinden geçerek yazıldı. Bazen mimari başarıları, sanat koruyuculuğu ya da stratejik zekâsı öne çıkarılıyor ama bu katliamların, yağmaların, şehirlerin yıkımının üzerinden geçilerek…
Timur’un “mimari dehası” diye sunulan birçok şeyin ardında da aslında kan, kölelik ve zorla çalıştırılan sanatkârlar var. Bu boyutunu konuşmadan Timur’un “sanat hamiliği” masalına inanmak, trajik bir körlük olur.
Şimdi bu yönüyle meseleyi biraz daha açalım:
Zorla Götürülen Mimarlar ve Ustalar
Timur’un büyük şehirlerde yaptığı katliamlar ve yağmalar, sadece zenginlikleri ele geçirmek için değildi — aynı zamanda en iyi ustaları, sanatkârları, zanaatkârları da alıp Semerkand’a götürmek içindi.
Delhi’den (1398)
Timur, Delhi’yi yağmaladıktan sonra binlerce kişiyi esir aldı.
Bunlar arasında mimarlar, taş ustaları, nakkaşlar, saray yapımında çalışanlar da vardı.
Bu insanlar Semerkand’a sürülüp Timur’un camilerini, medreselerini, türbelerini yapmaya zorlandı.
İsfahan, Şiraz, Herat
İran şehirlerinden de sadece servet değil, sanat insanları toplandı.
Örneğin Şiraz’dan alınan ustalar, Timur’un Guri Emir Türbesi ve diğer yapıları için çalıştırıldı.
Anadolu’dan
Sivas ve Amasya’dan da bazı taş ustalarının Semerkand’a götürüldüğü tahmin ediliyor.
Ayrıca Timur, bimarhane (akıl hastanesi) ve medrese yapan Anadolu ustalarının becerilerini kendi adına kullanmak istedi.
Semerkand’ın Görkemi = Başka Halkların Kanı
Bugün Semerkand’da gördüğümüz o ihtişamlı mimari (Registan Meydanı, Bibi Hanım Camii, Guri Emir Türbesi vs.), Timur’un kültür sevgisini değil, zorla susturulmuş milletlerin sanatını gasp etmesini temsil eder.
Bibi Hanım Camii: Delhi’den getirilen taş ustaları çalıştırıldı.
Guri Emir Türbesi: İranlı nakkaşlar ve mimarlar tarafından yapıldı.
Registan çevresi: Farklı bölgelerden getirilen sanatçılar, ölene dek çalıştırıldı.
Yani Timur, halifeliği bir manevî görev değil, dünyevî güç alanı olarak gördü. Din, onun için yağmanın, hükümranlığın bahanesiydi.
- Halifelik İddiası: Kanla Kurulan Bir Kutsallık
Timur, hiçbir zaman resmi olarak Abbasi halifesi olmadı. Ancak fiilen tüm İslam dünyasına hükmetme arzusunu hep taşıdı. Bunun için:
Abbasi halifesinden meşruiyet aldı, adına hutbe okuttu.
Mısır’daki Memlükleri ve Osmanlıları “meşru rakip” olarak gördü, onları alt ederek “İslam’ın en büyük koruyucusu benim” demek istedi.
Ama bu “koruma”nın bedeli Müslüman şehirlerin yakılması, camilerin yıkılması, binlerce Müslümanın öldürülmesi oldu.
Yani Timur, halifeliği bir manevî görev değil, dünyevî güç alanı olarak gördü. Din, onun için yağmanın, hükümranlığın bahanesiydi.
- Hâlâ Neden “Büyük”?
Timur’a “büyük” denmesinin birkaç temel sebebi var:
Askerî başarıları: Çok geniş coğrafyada hızlı zaferler kazandı.
Devlet yönetimindeki düzeni: Görece olarak iyi bir idari yapı kurdu.
Semerkand’daki mimari eserler: Göz alıcı şehirler inşa ettirdi.
Batı merkezli tarihçilik: “Fatihler” kutsanırken, “fethedilenler” unutulur.
Doğu’da güçlü lider hayranlığı: Zorba ama düzen kurucu figürler idealize edilir.
Ama bu “büyüklük” anlatısı, insan hayatının, adaletin ve merhametin değersizleştirilmesi pahasına kurulmuştur.
- Zulmün Meşrulaştırılması
Timur’a “büyük” dendiğinde aslında şunu demiş oluyoruz:
“Yüzbinleri katletsen de, şehirleri yerle bir etsen de, kazandığın zaferler seni aklar.”
Bu anlayış:
Zulme tarihî bir örtü çeker.
Şiddeti “zorunlu”, yağmayı “kahramanlık” gibi gösterir.
Ve en korkuncu: Timur büyükse, kimse kötü değildir.
Bu mantıkla Firavun da büyük olabilir, Hitler de, Stalin de. Çünkü ölçü kazanmak olursa, kaybedilen her şey önemsizleşir.
Son Söz
Timur’a hâlâ “büyük” diyorsak, tarihî değil ahlaki bir çürümeden söz ediyoruz demektir. Halbuki büyüklük, ne kadar yıktığınla değil; ne kadar koruduğun, ne kadar yaşattığın ile ölçülmelidir.
İnsanların hafızasına korkuyla değil, adaletle, merhametle kazınmak gerçek büyüklüktür.
Yorum gönder