TÜRKİYE’NİN İLK KADIN İDAM MAHKÛMU: FATMANA’NIN HİKÂYESİ
İslamcılar yıllarca onu başörtüsü uğruna idam edilmiş bir mazlum olarak anlattı; oysa infazın ardında gizlenen, soğukkanlı bir cinayet planıydı.
Olayın Arka Planı
Fatmana, Isparta’nın Sütçüler ilçesine bağlı Darıbükü köyünde yaşayan, 1900 doğumlu, “Tokalı” lakabıyla tanınan bir köylü kadındı. Kurtuluş Savaşı sonrasında erkek nüfusunun büyük ölçüde azaldığı köyde, Eşref adlı bir adamla evlenmek isteyen Hanife ve Ayşe isimli iki kadınla birlikte, Eşref’in eşi Ümmüşani’yi ortadan kaldırmak için bir plan yaptı. Ramazan ayında gerçekleşen olayda, Ümmüşani iftara davet edildi ve teravih namazı sırasında baltayla öldürüldü. Cesedi, Köprüçay Nehri’ne atılarak gizlenmeye çalışıldı.
Yargılama ve İnfaz
Suçun ortaya çıkmasıyla birlikte Fatmana tutuklandı ve mahkemeye çıkarıldı. Yargılama sürecinde suçunu açıkça itiraf etti ve “Beyaz ellerimle vurdum” diyerek herhangi bir pişmanlık göstermedi. Mahkeme tarafından idam cezasına çarptırıldı ve cezası, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayıyla infaz edildi. İdam, 14 Aralık 1931 tarihinde, Isparta’daki Tuzpazarı Meydanı’nda halkın gözü önünde gerçekleştirildi. Bu infaz, Cumhuriyet tarihinin belgelenmiş ilk kadın idamı olarak kayda geçti.
Belgesel ve Kültürel Yansımalar
Fatmana’nın trajik öyküsü, 2013 yılında “Darağacına Takılan Düşler” adlı belgesele konu oldu. Gazeteci Yusuf Yavuz’un araştırmaları ve Rabia Coşkun’un yönetmenliğinde hazırlanan bu belgesel, dönemin sosyal yapısını, kırsal kadınların içinde bulunduğu zor koşulları ve adalet sistemiyle olan ilişkilerini çarpıcı biçimde gözler önüne serdi.
Fatmana’nın hikâyesi, Türkiye hukuk tarihinde dikkat çekici bir dönüm noktasını temsil ederken; aynı zamanda kırsalda yaşayan kadınların adalet sistemine nasıl dahil olduklarını anlamak açısından da kıymetli bir örnek sunmaktadır.
Yorum gönder