Yoldan Çıkmak mı, Sağa Çekip Ağaçları Seyretmek mi?
“Hikmet, akıldan kurtulunduğu takdirde ulaşılabilecek bir şeydir. Akıllı adam yoldan (kalıplardan, kabuktan, izmlerden, toplumun dayattığı sınırlardan) çıkmaz. Bu manada delilik, Orta Çağ’da bizde (Batı’da da) hürmet gören bir erdemliliktir. O delilik olmadan ve yoldan çıkmadan çıplak hakikati göremezsin.”
Bu türden cümleler ilk anda oldukça güçlü görünür. Asi bir eda taşır. Sanki düşüncenin zincirlerini kırmış, hakikati tüm çıplaklığıyla yakalamış gibidir. Kimi zaman serttir, kimi zaman da özgürlük kokar. Ama biraz yakından baktığımızda, bu tür aforizmaların o kadar da derin olmadığını görmek mümkün olur. Çünkü bir cümle ne kadar güçlü olursa olsun, taşıdığı kavramlar tanımsız ve belirsizse, geride büyülü ama boş bir yankı bırakır sadece.
Bu cümlelere yeterince yaklaşınca, düşünmeye kapı aralayan bir belirsizlik ortaya çıkıyor. O yüzden, gelin birlikte bakalım.
Alt Metin Okuması
Metinle ya da alt metinle kurduğumuz ilişki, çoğu zaman bir “etki” üzerinden yürür. Bizi etkileyen, metnin söyledikleri kadar, nasıl söylediğidir de. Bu alıntı da, içerdiği kelimeler kadar çağrıştırdıklarıyla çalışır: hikmet, akıl, delilik, yoldan çıkmak, çıplak hakikat… Bu kelimeler, sanki bir “içsel devrim”e çağırıyor bizi. Ama neyin devrimi bu? Neyin çıplaklığı? Ne tür bir yoldan çıkma?
Bu türden metinleri tehlikeli yapan şey, tanımsız kavramlar üzerinden büyük iddialarda bulunmalarıdır. Çünkü okuyucuyu etkileyen şeyin gerçekten bir fikir mi, yoksa sadece ayartıcı bir biçim mi olduğunu ayırt etmek zorlaşır.
Bir Eleştirinin İçinden Konuşmak
Bu metne ilk tepki olarak şunu söylemek isterim: Hikmetin akıldan kurtulunca ulaşılabilecek bir şey olduğu fikri, ilk bakışta kışkırtıcı görünüyor. Ama burada durup düşünmek gerek: Hikmet nedir? Akıl nedir? Yoldan çıkmak ne demektir? Delilik gerçekten bir erdem midir? Orta Çağ’da ya da Batı’da deliliğe hürmet gösterildiği doğru mudur? Çıplak hakikat nedir ki, bir de onun çıplaklığına ulaşalım?
Belki de bu cümlelerin en kışkırtıcı geleni, yoldan çıkma çağrısıdır. Çünkü “yol”un ne olduğu, bugünün insanı için son derece bulanık. Yoldan çıktığımızda aslında nereye varıyoruz? Yoldan çıkmak bazen sadece sağa çekip ağaçları seyretmektir. Benim zihnimde yoldan çıkmanın en anlamlı hali budur.
Ama bu metin, belli ki bundan bahsetmiyor. O yüzden dikkatli olunması gerekir. Çünkü bu tür söylemler, bağlamından koparıldığında özgürlük gibi görünse de aslında yönsüz ve sahipsiz bir kopuştur sadece.
Şunu da kabul etmek gerek: Belki bu sözlerin sahibi, öncesinde ve sonrasında birçok açıklayıcı şey söylemiştir. Belki de bu cümle, çok daha büyük bir bütünün küçük bir parçasıdır. Eğer öyleyse, bu haliyle onu eleştirmek haksızlık olabilir. Ama metin bu şekilde, izole biçimde dolaşıma giriyorsa, eleştiriyi de hak eder.
Bu nedenle benim tüm okurlara, yazarlara, düşünen insanlara çağrım şudur: Eğer bir metin “öncesiz” ve “sonrasız” karşınıza çıkıyorsa, onun içini doldurmak. Mesela bu metinle ilgili yolu tanımlayalım. Hikmeti, aklı, deliliği, hakikati tanımlayalım. Ya da gidip yerinde, bağlamında inceleyelim. Evveliyle ve ahiriyle bakalım.
Metinle İlgili Dört Temel Gözlem
- Tanımsızlık Sorunu:
Metindeki kavramlar tanımsız; bu da okuyucunun zihninde belirsiz imgeler ve romantik boşluklar bırakıyor. - Romantizm Tehlikesi:
Delilik, yoldan çıkmak, akıldan kurtulmak gibi ifadeler, gerçekliği silikleştirip karizmatik ama tehlikeli bir anlatı yaratıyor. - Sakinlik Alternatifi:
Yoldan çıkmak her zaman radikal bir kopuş değil; bazen sadece sağa çekip ağaçları seyretmektir. Bu, metne şiirsel ama derinlikli bir alternatif sunar. - Bağlamın Gerekliliği:
Her metin, ancak bağlamı içinde adilce değerlendirilebilir. İzole cümleler, içinden koparıldıkları sistematiği yansıtmaz.
Yorum gönder